15 Şubat 2020 Cumartesi

Fikret Mualla -Renklerde Kaybolan Hayat-Yılmaz parlar


Fikret Mualla’ya yolculuk

Sanatcının dolayısıyla sanatın misyonluğunu üstlenmek, cesaretle başlamak, tüm güzel sanatların, tüm büyük sanatların özünde şükranlık yatmaktadır. Türk sanatı adına şükranlığı, Türk resim sanatında önemli bir isim Dünya çapında tanınması gereken Fikret Mualla’nın hayatını uzun metraj drama olarak “Renklerde Kaybolan Hayat” isimli filmi vizyona sokan Yapımcı ve Yönetmen Metin Güngör’e kocaman alkış

Çekimleri 2008 yılında yapılan ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle montajı 10 yıl süren “Renklerde Kaybolan Hayat”ın Proje fikrinden, fikirden prömiyere kadar hiçbir kamu ve özel  kuruluşdan, devletden destek almadan geçen uzun zamanın hikayesini öğrendikce takdiri ikiye katlıyorsunuz.

Fikret Mualla’nın hayatı ile ilgili biyoğrafisine bakıldığında sanatında iki büyük dönem vardır. İstanbul dönemi, Fransa dönemi şeklinde eserlerini görmek lazım. Göze çarpan değişiklik sadece konularıdır. İstanbul dönemine bakıldığında; Ayasofya, cami avluları, Boğaz, Haliç, görüntüleri, peyzajlar, portreler ve nü resimler yer alır.

Fransa döneminde ise bohem ve trajik bir hayat, kültür ve sanat şehri Paris’teki ekonomik sıkıntıları, Picasso ile tanışması, deli ve alkolik olarak bilinmesi, yalnızlığına eşlik eden içkisi ve fırçası ile Notre Dame Kilisesi, kahveler, barlar, çalgıcılar, berberler, sokaklar, kuşlar, balıklar, hastalar, melankolikler ve deliler gibi konulu resimleri yer alır.

Yaşadığı ruhsal sorunların bunalımın altında yatan; Özendiği futbolcu dayısının izinde gitmek isterken geçirdiği sakatlıkdan dolayı çocuk yaşdan itibaren topal kalması, kaptığı İspanyol gribinden annesine geçişi ve onun grip ölümünden kendisini sorumlu tutması, pilot kardeşini uçak kazasında kaybetmesi, babasını anne ölümünden sonra anne evinde başka bir kadınla sevişirken yakalaması vs daha pek çok sebepler yatmaktadır.

Onun paronaya belirtileri gösteren ruh yapısının izleri, hiçbir zaman resimlerinde görülmez. Sanatçı yaşamı boyunca hiç kimsenin özentisine kapılmadan ve hiç kimseyi taklit etmeden üretti.
Fransa’da kimsesizler mezarlığına gömülen Fikret Mualla’nın devlet adamları sayesinde mezarı (kemikleri) 1974 yılında Türkiye’ye getirilmiş, ünlü sanatçımıza ancak böyle sahip çıkılmıştır.

Çok yoğun ilgi gören film, vizyona girmeden önce,  MKM’de muhteşem bir Galası yapıldı. Tüm yıldız isimlerin davetli olarak katıldığı, Gala gecesinin takdimciliğini, Beşiktaş Belediyesinde görev yapan İnşaat Mühendisi, İstanbul 2.Bölge Milletvekili Canan Sezenler üstlendi. Metin Güngör Bedri Baykam konuşma yaptılar.



Aynı dönemdeki; Pablo Picasso, Marlene Dietrich, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyuboglu, Nazım Hikmet, Semiha Berksoy, Arif Dino, Fikret Adil, Elif Naci, Hale Asaf, Neyzen Tevfik, Avni Arbas ve Hıfzı Topuz gibi ünlü sanatçıların Fikret Mualla’nın yaşantısına nasıl yansıdığını söyleyen, Metin Güngör “Türkiye’nin dünya çapında üne sahip sanatçılarından biri olan ressam büyük usta Fikret Mualla’nın hayatının ele alınarak, sanatçımızın yaşam hikâyesini, ülkesinden uzakta çektiği zorlukları, vatanına duyduğu sevgi ve özlemi Türk halkına ve dünyaya hak ettiği şeklide yansıtılmasını amaçlayan bir sinema filmi çektim.
Desdek almadım. Ali Poyrazoğlu, Bedri Baykam, Okan Bayülgen, Şebnem Schaefer, Selen Gorguzel Alkan, Bora Gencer, Mehmet Tokat, Oznur kula, Bulent Seyran gibi daha bircok çeşitli aktör ve sanatçıların, kostümleri sağlayan by retro, sanat yönetmenimiz Hakan Vardar’ın destekleriyle yaptım.” açıklamalarda bulundu.

Ölçülmeyen karışık hayat yaşayan Fikret Mualla’ın filmini telaşsız, bir sanatçının resmi olarak izliyorsunuz ve ayrıntıları fark etmek ve nüansları hissetmek için daha derin bakmak istiyorsunuz.

Metin Güngör gibi yapımcıların buna benzer unutulan değerlerin filmini yaparak gün ışığına çıkartması uluslararasında ülkemizin insanlarının yabancı meslekdaşların yanında isimlerin yerini almasını sağlaması dileğiyle.

Fikret Mualla “Renklerde Kaybolan Hayat” mutlaka izlenmesi gereken çok güzel film. Ayrıca bireysel sorumlulukla destek verilmesi gereken film.

yilmazparlar@yahoo.com

2 Ekim 2019 Çarşamba

Hilal-i Ahmer -Hanımlar Merkezi-Belgesel-Yılmaz parlar


Kızılay  Meleklerin Belgeseli

Hilal-i Ahmer  “Hanımlar Merkezi”
18. Uluslararası Varna Film Festivali kapsamında, Kızılay Kızılhaç Filmleri Kategorisinde “En İyi Film Ödülü”ne layık görülen, yönetmenliğini Türkiye’nin en önemli kadın yönetmenlerinden Biket İlhan’ın, yapımcılığını Nihan Belgin’in yaptığı Hilal-i Ahmer “Hanımlar Merkezi” adlı belgesel film Ankara Film Festivalinden sonra 26. Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında yapılan özel bir gösterimle  seyirciyle buluştu. 



Kızılay Sanat Yönetmeni Armağan Pekkaya, filmin yönetmeni Biket İlhan, yapımcısı Nihan Belgin, Türk Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi ve Adana Şube Başkanı Ramazan Saygılı ile film ekibininde birlikde izlediği  belgesele ilgi oldukca yüksekdi. Ariplex Sineması’nda yapılan özel gösterimde sinema ful dolu olduğu halde çok sayıda seyirciler basamaklarda izlediler.
Dökü-drama şeklinde hazırlanan belgesel Osmanlı döneminde, 1912’de kurulan ve önemli sayılabilecek ilk kadın hareketi olan Hanımlar Merkezi’nin umut dolu hikayesini anlatıyor.
24 Eylül Salı günü gerçekleşen gösterim sonrası Yönetmen Biket İlhan ve yapımcı Nihan Belgin söyleşi için seyircilerle bir araya geldi. İlhan belgesel için  “Daha önce anlatılmamış bir hikayeydi ve anlatılması benim için önemliydi.” ifadelerini kullandı.



Yapımcılığın yanı sıra Halide Edip karakterini de oynayan Nihan Belgin projenin yapım sürecinde yaşananları anlattı ve bu projeyi gerçekleştirdiği için mutluluk duyduğunu belirtti.
Belgeselde ayrıca Yeşim Ceren Bozoğlu, Güner Özkul, Özgür Erkekli gibi isimler de yer alıyor. Belgesele sesiyle hayat veren ise Tilbe Saran.

Kültür Bakanlığı’nın da maddi, Kızılay’ın manevi desteklediği Hilal-i Ahmer “Hanımlar Merkezi” Belgeseli önümüzdeki aylarda festivallerde seyircilerle buluşmaya devam edecek.
Söyleşide yakın tarihe özel ilgi duyduğunu dile getiren Yönetmen Biket İlhan, araştırmaları sırasında Türkiye’nin ilk ve en önemli kadın organizasyonlarından, sanatçı kadınların liderliğinde kurulan ve Hilali Ahmer’e büyük katkı sağlayan “Hilali Ahmer Hanımlar Merkezi” filmini yapmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti.



Türk Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi ve Adana Şube Başkanı Ramazan Saygılı da “Biket İlhan’ı ve film ekibini Adana’da, Altın Koza’da ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ülkemiz ve Kızılayımızın tarihi için de çok önemli bir yere sahip bu konuyu toplumsal hafızamıza kaydettiği için Biket İlhan’a ve film ekibine teşekkür ediyoruz” dedi
11 Haziran 1868’de bir grup idealist doktor “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti”ni kurdu. Cemiyet 1877 yılında “Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti” adını aldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından kuruluşun adı da 1923 yılında “Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti” olarak değişti. 1935 yılında kurumun ismi “Türkiye Kızılay Cemiyeti” oldu. Kuruluşa “Kızılay” adını büyük önder Atatürk verdi. Kızılay, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı’dan miras olarak aldığı pek az kurumdan biriydi.

Bu sırada bir yandan Türk kadınını toplum içinde aktif konuma getirebilmek bir yandan da kadın-erkek bütün toplumun desteğini kazanabilmek amacıyla, "Hilal-i Ahmer Cemiyeti Kadınlar Merkezi" kurulması girişimleri başladı. Bu merkez, gönüllü olarak faaliyetlere katılan kadınların organize olarak çalışmalarını sağladı. Hemşirelik okulu açıldı. Bu çerçevede gönüllü hizmet veren kadınların emeğinin boşa gitmemesi ve eğitimli, disiplinli çalışmalara imkan tanınması için hemşirelik okulları açıldı.




Yakın tarihde savaşda gönüllü hemşirelik yapan meşhur kadınlarımız.

Safiye Hüseyin Elbi, İlk Türk hemşiresidir. Türkiye'de Modern Hemşireliğin öncüsü olan Safiye Hüseyin Elbi, şefkat ve meslek aşkıyla dopdolu bir kadındı. Hilal-i Ahmer’in en önemli temsilcilerinden Dr. Besim Ömer ile çalıştı ve onun liderliğinde başlayan hemşirelik ve ebelik eğitimine katılan Elbi, Balkan ve Çanakkale Savaşları’nda gönüllü hastabakıcılık yaptı. İstanbullu hanımların fahri olarak hemşirelik yapmalarına öncü oldu. Halide Edip Adıvar Kurtuluş savaşı yıllarında Hilal-i Ahmer’de hastabakıcı olarak çalıştı. Türk edebiyatının ve İslam coğrafyasının ilk kadın romancısı olarak bilinen Fatma Aliye Hanım Hilal-i Ahmer’in ilk kadın üyesidir. Kara Fatma lakaplı Fatma Seher Hanım, devletin kendisine bağladığı üsteğmenlik maaşının tek kuruşuna bile dokunmadan Kızılay’a bağışlayan Milli Mücadele dönemi kadın kahramanlarımızdandır. Selma Rıza Feraceli 20 Mart 1912 yılında kurulan Hilâl-İ Ahmer Hanımlar Merkezinin beş̧ yıl genel sekreterliğini yapmıştır. Sorbonne'da okuyan ilk Türk kızıdır. Hece veznini kullanan ilk kadın  şairlerimizden İhsan Raif Hanım Balkan Savaşı sırasında Hilal-i Ahmer Cemiyetinde gönüllü hemşirelik yapmıştır. 19. yüzyıl Türk kadın şairlerinden Nigar Hanım, Hilal-i Ahmer Cemiyeti yararına satılan kartpostallara şiirler yazdı. Çocuk yaşında iken şiir yazmaya başlayan Nigar hanım, Fransızca dilini ve Fransız edebiyatını çok iyi bilmekteydi.

yilmazparlar@yahoo.com

5 Eylül 2019 Perşembe

Başka Sinema Ayvalık Film Festivali-2019-Yılmaz Parlar

Ayvalık Festivali Bekliyor

İkincisi 4-9 Ekim tarihleri arasında Kariyo - Ababay Vakfı ana sponsorluğunda düzenlenecek Başka Sinema Ayvalık Film Festivali’nin tanıtım Basın toplantısında; Festivalin direktörü Azize Tan ve Kariyo - Ababay Vakfı kurucularından Sami Kariyo “Ayvalık Halkı dört gözle bu festivali bekliyor, tüm hazırlıklar tamam” dediler.





Goethe Institut binasının teras katı Litera Restaurant’da gerçekleşen basın toplantısında; Festivalin direktörü Azize Tan “Yerli ve yabancı pek çok konuğu festival boyunca Ayvalık’ta ağırlayacağız. Sinemanın meselelerine dair ilginç olduğunu düşündüğümüz bir panel programı hazırladık. “Yeni Sinefiller: Yeni Mecralar, Yeni Seyirciler” başlıklı panellerimizde değişen seyir biçimlerinin sinefillik kavramını hem izleyiciler hem de film üretenler açısından nasıl etkilediğini tartışacağız. Üniversitelerle sürdürdüğümüz işbirliği büyüyerek devam ediyor.”



Tan “Festival her yıl çocuklar için de bir film gösterimi yapıp atölyeler düzenliyor. Bu yıldan itibaren bu bölümü geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden gazeteci ve sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan anısına düzenliyoruz. Cüneyt Cebenoyan Çocuk ve Sinema Fonu’nun da bu vesileyle daha çok duyulur olacağını umuyoruz,” dedi.
Kariyo -Ababay Vakfı kurucularından Sami Kariyo “Başka Sinema Ayvalık Film Festivali’ne ikinci kez destek olmaktan mutluluk duyuyoruz. Festivalle birlikte Kariyo - Ababay Vakfı Yılın Yönetmeni Ödülü’nü vermeye de devam ediyoruz. Hem festivalin hem de ödülün gelecek yıllarda da kalıcı olması ve sinema sanatına katkı sunmaya devam etmesi en büyük hedefimiz,” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Festivale destek veren kuruluşlar;  Bilginer-Melin Ayvalık Sanat Kültür Eğitim Vakfı, Amerikan Konsolosluğu, Ma’adra Şarapları, Özgün Zeytincilik, Koop, mO Mimarlık Ofisi, AIMA ve Penti ve Ayvalık Belediyesi. 



Festivalin danışmanı Fatih Özgüven. Festival afişinde Ayvalık’a has bir midye türü olan Kidonya var. Geçtiğimiz yıl Sahir Erdinç’in festivale kazandırdığı kidonya, bu yıl Yücel Kurşun’un fotoğrafı ve Emel Işıtan’ın görsel tasarımıyla festival afişinde yer alıyor.
Ödüllü Filmler Ayvalık’ta; Türkiye’de henüz gösterime girmemiş bu filmlerin yönetmenleri, oyuncuları ve ekiplerinin büyük bölümü festival için Ayvalık’a gelip izleyicilerle buluşacak. Uzun ve kısa metrajlı filmlerin yanı sıra belgesel seçkileri festivalde yer alacak.

 Türkiye-Yunanistan ortak bölümü

Ayvalık’a yakın komşu Midilli adası karşılıklı ekonomik, sosyal  ve kültürel ilişkiye Başka Sinema Ayvalık Film Festivali iki ülkenin ortak geleceği üzerine tarih ve sanatın yanı sıra ekolojiye de odaklı destek sağlıyacak
İlgili bölümde yer alacak filmler Şövalye (Chevalier), festivalde açıkhavada gösterilen Zorba’nın yönetmeni Michael Cacoyannis’in Carmen yorumu, başrolünde efsanevi oyuncu Melina Mercouri’nin oynadığı Stella Türkiye’den filmlerden Ayvalık’ta sinemaseverlerle buluşacak.



Emin Alper’in senaryosunu yazıp yönettiği, Saraybosna Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü alan Kız Kardeşler.Film Türkiye-Yunanistan ortak yapımı. Filmin müziklerini yapan Giorgos ve Nikos Papaioannou kardeşler de festivale katılarak bir mini konser verecek.
Emre Yeksan’ın filmi Yuva, Sel Yatağı adlı VR film de festivalde gösterilecek ve yönetmen Deniz Tortum da festivale katılacak. Can Evrenol’un Cem Özüduru’nun Perihan isimli çizgi romanından uyarladığı Peri, Siyah Güneş (Kısa metraj) Ayrıca belgesel filmler ve yönetmenleri de festivale katılacak.

Festivalaçılış filmi  Venedik Film Festivali’nde Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülen İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın Acı ve Zafer (Dolor y Gloria).

Festival Kapanış filmi ;Cunda’da açıkhavada gösterilecek olan  Bizim İçin Şampiyon.

yilmazparlar@yahoo.com

8 Nisan 2019 Pazartesi

Atilla Dorsay -Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar-Yılmaz Parlar

Anlatılmamış Hikaye Acı Verir.

Sinema yazarlığında, yüzyılda bir gelebilecek değerlerimizden duayen Atilla Dorsay’ın “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar” isimli son kitabı hakkında o kadar çok söylenecekler var ki; kitapdan daha çok anlatılacak, inciler var…

İçinizde anlatılmamış bir hikaye taşımaktan daha büyük bir acı yoktur. Hayatının bütünlüğü özetlenmiş bu kitap boyunca işte öyle keskin bir zihin varki;  El emeğinden ziyade zihin emeği var. 

Yaşamın nabzını anlamak, ışığı değerlendirebilmek için önce karanlığı bilmek zorunluluğu vardır. Bu güçlü kitap, zihinsel keskinliğiyle kaleme aldığı, büyük ve bilge sinema yazarı duayenin yaşam yıllarındaki yaşadıkları doğru yanlış seçimleri- kararları dürüstce sorgulaması okuyucuya rehberlik kadar keyifli anlatımla pek çok olaylardan da haberdar ediyor..
Atilla Dorsay’ın bütün kelimeleri X-ışınları gibi her duygudan geçiyor..Sinema yazarlık dokusunu genişleten çok cesur itiraflara sayfalarında yer veren dinamik ve hevesli yaratıcılığı destekleyici tecrübeli yazarın zaman zaman iç burukturan anıları okuyucuda ani gelen gözyaşına neden oluyor. Yazarda gözyaşı varsa, okuyucuda mutlaka olur.. 
Çocukluk günleri, kendini keşfetme, kişisel gelişim,  mesleki gelişim, sosyal hayat, aile hayatı, yurtdışı serüvenleri, sinema yıldızları ile anekdotlar, tümü bir ömürde ne varsa bir solukda okunabileceği gibi, yavaş yavaş sindire sindire, kelimelere yüklü manaları çözerekde okuyabilirsiniz. 


Bu yeni kitabında, bu güzel sinerji karşısında güler yüzlü duayenin bazan coşkulu bazen hüzünlü bazanda düşünceli hayat hikayelerini; kaliteli gazetecilikte paylaştığı değerlerden bahseden geniş bir medya, yasal, sanatsal ve politik çeşitlilik yelpazesi içinde büyüyen konuları okudukca gerçek bir üstat dilinden canlı bir konuşma gibi algılıyorsunuz.

Elli yılı aşkın kariyere yayılmış olan etkileyici bu kitap nesiller boyunca gazeteciler ve yazarlara popülerliğini koruyarak mükemmel bir yol haritasına ilham vereceği inancındayız. 


Duayen sinema yazarı Atilla Dorsay yeni kitabını Sinema filmi basın gösterimi öncesi Beyoğlu sinemasında imzalayıp, bana takdim etmesinden sonra hemen okumak isterken çabuk okumayı bırakarak hikayelerin içinde olmayı sindire sindire keyifli okumayı tercih etdim. Birde sürprizle karşılaştım. Can Yayınları 2018 yılı Erdal Öz Edebiyat ödül gecesinde Ses Sanatcısı Melike Demirağ, Sinemanın efsane Çirkin Kralı Yılmaz Güney eşi Fatoş Güney Atilla Dorsayîn  eşi Leman Dorsay ile birlikde olduğumuz görselde hatıralar arasında yer almış. Zihin ve el emeğine sağlık büyük yazar.

yilmazparlar@yahoo.com

18 Aralık 2018 Salı

SE-SAM-104. Yıla 104 Ödül--Yılmaz parlar

104. Yıla 104 Ödül

Başkanlığını Yılmaz Atadeniz’in yaptığı Se-Sam (Sinema Eseri Meslek Sahipleri Birliği) 15 Aralık 2018 Cumartesi günü Grand Pera Emek Sahnesi’nde muhteşem törenle, “Türk Sineması’nın 104. yıla 104 ödül” sloganıyla ’a ödüllerini verdi. 



Aynı zamanda SE-SAM’ın 32. yılı olan geceye Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’da katıldı.


İş, sanat ve akademi dünyasının önde gelen isimlerinin katıldığı gecenin sunuculuğunu Hakan Türkşen ile Nur Türkşen üstlendiler.


1987 yılında Türk yapımcıları – sinemacılar ve video kaset dağıtımcılarının korunmaya alınması için devlet tarafından kurdurulmuş yarı resmi bir meslek birliği olan SE-SAM, Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği Başkanı Yılmaz Atadeniz ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan tarafından çok anlamlı açılış konuşması yapıldı.
Simema merkezi Beyoğlunun geçmişden günümüze uzun ve pek çok imkanlardan yoksun zorlu süreçleri dile getirildi.


İlk ödül alan Cüneyt Arkın hakkında; büyük yapım şirketlerin hep güvendiği, zamanının en gözde yönetmenleriyle tarihi filmlerinde sirk sanatcısı gibi ata binişleri setlerde ölümüne gerçekci rolleri yaparken kırılmadık kemik kalmadığı, çok fazla seyirci kitlesine hitap etmesi hatırlatıldı. Zamanında bu filmlerdeki aksiyonlara daha başarılı ve kareografik zenginlikler katabilmek için Medrano sirkinde akrobasi öğrendiği özel karate dersleri aldığı açıklandı.
Ödülü alan Cüney Arkın pek çok dostlarını görmekden memnun olduğunu ebediyete intikal edenler için çok üzüldüğünü ifade ederek “Azrail Beni Unutdu” espirisiyle bir başka gözde aktör İzzet Günay’a ödülü sundu.


120 civarında filme imza atan tiyatro ve sinema oyuncusu İzzet Günay’da Cüney Arkın ile ilgili bir anekdotu paylaştı. Ediz Hun’a ödülünü verdi. Espiri yaparak “Ediz’cim yanlış adama düştün. Ediz, hep hanımlardan ödül almayı tercih eder” dedi.
Ediz Hun Türk sineması hakkında sözlerinden sonra  “Sanata değer vermeyen toplumlar asla yükselemez”sözü yoğun alkış aldı.



Türk sinemasına ciddi emekler veren, diğer sanatcılardan başda yönetmen –yapımcı Temel Gürsu ve eşi Canan Perver, Aydan Şener, Orhan Gencebay, Sevim Emre, Serdar Gökhan, Engin Çağlar, Selda Alkor, Belkıs Özener, Süleyman Turan, Şemsi İnkaya, Suzan Avcı, Suna Selen, Meral Konrad, Devlet Devrim, Nilüfer Aydan, Şükrü Avşar ve daha pek çok isimle birlikde sinema yazarlığında duayen Atilla Dorsay katıldı.



100’ün üzerinde uzun metrajlı sinema filmine imza atan, çekirdekten yetiştiği sektörde duayen isim haline gelen Yapımcı-Yönetmen-Senarist Temel Gürsu 56 yıl boyunca gönülden sinemaya bağlı bir isim. Gerçekden ödülü hak eden emektarlardan.



Türk ve Dünya sinemasına ışık tutacak ellinin üzerinde eseri bulunan, kitap ve yazılarıyla Türk sinemasına şekil veren emektarlardan, yüzyılda bir gelecek duayen yazar Atilla Dorsay’da ödülünü aldı. Mesleki hayatının sinema yazarlığının elli yılını geride bırakan Duayen Atilla Dorsay kitap yazdıkca dinleniyor, gençleşiyor aslında dahada devleşiyor.

Türk sinemasına değer katan bu gün Dünyada sevilen Türk sinamasına emeği geçen değerleri hatırlamak adına proje sahibi Yılmaz Atadeniz’i iki türlü kutlamak gerekiyor. Kendi hizmetleri ve
böyle bir gecenin projesi için.



 yilmazparlar@yahoo.com

11 Kasım 2018 Pazar

Malatya 8. Uluslaraarsı Film festivali -Yılmaz Parlar

Malatya ! Film festivali Neyine

Ey Malatya!  “Malatya Film Festivali” senin neyine, sinema endüstrin mi var? Sinema platoların mı var? Film mi üretiyorsun?. Film marketin mi var?  
Festival demek şenlik demek. Şenlik demek hasatdan sonra ürünü alan üreticinin yorgunluğunu atıp paraya dönüştürme umuduyla eğlenmesi, diğer hasata geçebilmesi için moral depolamasıdır.


Film festivali furyası hızlandı ve seri üretime geçen firma gibi, Türkiye’nin Tüm şehirleri, ilçeleri Film festivali düzenlemeye soluksuz devam ediyor. Muhtar Sponsor bulsa; Film Festivali yapacak.

Film Festivali, kırmızı halı kopyası tüm ülkeyi sardı. Markalaşmış ve bünyesinde sinema endüstrisi bulunduran şehirler bile festivali çeşitli toplumsal sosyal konulara odaklanmayla çeşitlendirip inovasyon yaparak farklılaşma rekabet şansını artırırken, klasik düzenlenmeyle faydasız, masraflı, kimseye fayda getirmeyen, sonunda parası halkdan çıkan organizasyonlara niye girersiniz.

Uluslararası festival diyorsun yabancı tek gazeteci yok ki; böylelikle yaptığı haberle Ülkesine şehrin turizm tanıtımını yapsın. 

Ülkende bile festivali yazacak, Turizm yazacak gazeteciyi çağırmıyorsun. Çağırdığın film yazarı gazeteci, film izlemeye geliyor. Filmi İstanbul’da ki basın gösterimi filmlerle yazamıyor mu?. Festivalini yazan, yerel basın zaten kendi bünyendeki basın. Yani “Kendin pişir Kendin ye”. Sınırlarını aşamıyorki; Ülke çapında duyursun..

Organizasyondaki Basın ve Halkla ilişkiler, ne Basın yazarlarından haberi var ne de, Halkla ilişkiler nezaketinden..Kim sizlere bu isimleri tavsiye ediyor.

Malatya’da kayısı var. Ön planda bununla ilgili festival düzenlemiş olsan, Ekonomiye katkı sağlarsın. Dünya festival çeşitlerine baktığında birbirinden farklı yüzlerce binlerce çeşit festival görürüsün her biri bulunduğu coğrafyaya katkı sağlıyor. 

İtalya, Lavanta festivali yapıyor, 80 çeşit türev ürünü bünyesinde taşıyor, sağlıkdan 
(şurup- ilaç)  -gıdasına ( Bal-reçel), kozmetikden (krem parfüm)-bilime, tarım ilaçlarına kadar... 

Kayısının özelliklerini, Dünya pazarındaki yerini söylemeye gerek yok..Markalaşman marka şehir olman ancak ürününü markalaştırırsan mümkündür. Ancak ürünün ile  öne çıkarsın..kendine ait olmayan, sahip olmadığın film endüstrisi ile değil.
   
Sinema dünyasının ünlü isimleri ve yabancı aktörler festivaline gelse bile ne olur. Ayrıca, hem onur ödülü veriyorsun, hemde çok büyük paralar karşılığında geliyorlar. 
Kendi reklamını bile yapamıyorsun..Uluslarası Filmi bırak kendi ülkende ulusal sineman Tv dizi film sektörünün gerisinde seyrediyor.

Furya olumsuzluğu içinde yaptığın masrafları, Tarihi mekanların tanıtımına harcamış olsan; gelen turistlerle şehrine önemli katkı sağlarsın. Markalaşman kendine has özellikleri olan ürün ve kültürel varlıklar ile mümkündür.

Umarız Turizm ve Kültür Bakanlığımız bu Film Festival kirliliğine dur der. Milli servete zarar veriyorsunuz.

Film Festivaline son verip, Kayısı Festivali yaparsan, Bölgendeki, Turizm kültürel varlıkları tanıtımına gidersen çok yönlü katkıların olur. Şehrine dolayısıyle ülkene ekonomik fayda sağlarsın..
Sahip çıkarak- paylaşamadığınız, Adıyaman ile Nemrut dağı kültürel mirası ön plana çıkarın.
Bana göre Dünya harikalarına artı bir ekleyerek Dünya’nın sekiz harikalarından biri. Başka ülkede olsaydı, hikayesi ile Ülke için hedeflenen turist sayısını kendi başına elde ederdi.

yilmazparlar@yahoo.com

27 Eylül 2018 Perşembe

25. Uluslararası Adana Film Festivali Onur Ödülleri töreni-Yılmaz Parlar


Yerli, milli olmadan evrensel olunmaz  
24 Eylül 2018 Pazartesi günü Adana Hilton Hotelde, gerçekleşen, 25. Uluslararası Adana Film Festivali Onur Ödülleri töreninde, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, "Bir şeye inanıyoruz ki yerli olmadan, milli olmadan evrensel olunmaz"dedi
Düzenlen törende Vizyon Sahibi Yönetmen ödülü Rus yönetmen Aleksey Fedorchenko’ya Yaşam Boyu Başarı Ödülü Şerif Gören'e, Onur Ödülleri Cüneyt Arkın, Muhterem Nur, Ahmet Mekin ve Süleyman Turan'a "" takdim edildi. 
Nefise Karatay ile Oktay Kaynarca'nın Sunuculuğunu üstlendiği törende, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, “ Festival Yeşilçam'dan, Türk sinemasının geleneğinden aldığı güçle 1969 yılında başladı.

Hem yerli sinemamıza hem uluslararası sinemaya ev sahipliği yapıyoruz. Bugün onur ödülleri vereceğiz ama şunu ifade etmek istiyorum ki onurlu Türk sinemasının zaten onurlu olan değerli sanatçılarına onur ödülü vermek tabii ki haddimize değil, bizimki bir vefa örneğidir. Ne mutlu ki onlarla Türk sineması yücelmiş ve bugün dünya sinemasında önemli bir yer edinmiştir. Uluslararası camiaya baktığımızda kendi sineması yabancı filmlere yenilmeyen, en fazla seyirci çeken sinemalardan bir tanesi Türk sinemasıdır. İşte biz o sinemaya, Türk sinemasına, Türk sanatına, Türk sanatçısına Adanalılar adına bereketli topraklardan hizmet etmekten büyük şeref duyuyoruz."ifadelerini kullandı.

Sözlü, "Sanat tabii ki aynı zamanda bütün dünya insanlığının ortak dilidir" diyerek, Vizyon Sahibi Yönetmen ödülünü Rus yönetmen Aleksey Fedorchenko’ya takdim etdi.
Yaşam Boyu Başarı Ödülü"nü alan Şerif Gören “ilk filmimi Adana'da çekmiştim. Çok uğurlu geldi.”dedi Şerif Gören Adana’yla bütünleşmiş Adana ‘nın simgesi olmuş Büyük sinemacı  Yılmaz Güney hakkında "Yılmaz Güney bana Şerif kardeş ben ona Yılmaz abi derdim. Beraberliğimiz yaklaşık 10 yıl sürdü. Tabii ki Yaşar Kemal ile sohbetlerimizi, Orhan Kemal'ın tavla oynayışını, tespihini hiç bir zaman unutmadım. 25. yılda bu ödül önemli bir şey. Bu ödülle de beni onurlandırdınız, gururlandırdınız ve bu ödülü şerefle saygıyla taşıyacağım" sözleriyle şükranlığını ifade etdi.

Ahmet Mekin, Adana Vali Yardımcısı Mustafa Aydın'dan ödülünü aldı. 
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sözlü sağlık sorun nedeniyle törene gelemeyen Cüneyt Arkın'ın ödülünü, eşi Betül Cüreklibatur ile oğlu Murat Arkın'a verdi.
Cüneyt Arkın, görüntülü olarak ekrana bağlandı. "Uzun süredir ayrı kaldım sizlerden. Sevgi dolu içten gelen bakışlarınızı, sımsıcak hareketlerinizi, o candan yaklaşmalarınızı çok özledim. Hepinizi sevgi ve saygıyla kucaklıyorum" dedi.

Ödülü babası adına alan Murat Arkın, bir gerçeği gözler önüne serdi. Telif Hakları.
Murat Arkın babası hakkında "Çok ter döktü yetmedi kanını döktü. Vücudunda kırılmadık kemik kalmadı, ölümlerden döndü ama yine de hiç kimseden bir şey istemedi. Artık 82 yaşında istediği bir tek şey var. Mümkünse telif haklarını hakkını istiyor. Bunu niye istiyor. Bunu Yeşilçam emekçileri ve aileleri için istiyor. Çünkü o sadece filmlerinde değil gerçek hayatta da bir Battal Gazi, bir Kara Murat, Malkoçoğlu. Aslına baksanız o Vatandaş Rıza'nın ta kendisi. Öğretmen Kemal, Komiser Cemil. İnsanlığıyla adamlığıyla 82 yaşında olmasına rağmen delikanlılığıyla milliyetçiliğiyle vatanseverliğiyle halkına olan aşkıyla askerine olan saygısıyla ve daha da önemlisi bütün bu değerleri bağrında barındıran gerçek Atatürkçülüğüyle Cüneyt Arkın."Şeklinde babasının kişiliğinide özetledi.

MHP Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Muhterem Nur’a ödülünü sundu.
Aktörlüğü "mahcup adamın intikamı" olarak değerlendirilen Süleyman Turan Ödülünü Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sözlü'den aldı.
Turan, "Bundan sonra da ne kadar mahcup olabilirim gerçekten bilmiyorum ama yine de mahcup olmaya hazırım ne olursa olsun" diye konuştu.
Törende ABD’li şarkıcı Della Miles Türkçe ve yabancı şarkılardan oluşan konseriyle devam etdi. 
yilmazparlar@yahoo.com